Hanın Cevabı ve Misafirperverliği

Mektup okunduktan sonra içindeki mesaj anlaşılınca, Han saygı ve samimiyetle şöyle dedi:
“İnşallah Yüce Allah yardım ederse ve bana ömür verirse, Kayser ülkesinin padişahının veziri, kardeşim sayılan o yüce kişiye bu ay içinde bin deve yüklü Yezdanbaş kervanı ve bir o kadar da şütürbaş kervanı göndereceğim. Başım ve gözüm üstüne.”

Sonra bana dönerek, “Hoş geldin, safalar getirdin; yüzün ak, gelişin hayırlı olsun, ömrümün sevinci, gözümün nurusun.” diyerek büyük bir samimiyet gösterdi. Diz dize oturduk, içten ve hoş sözlerle uzun uzun sohbet ettik. Ardından zengin bir ziyafet hazırlandı.

Ziyafet ve Hediyeler

Yemekten sonra buhur (koku) ve gül suyu saçıldı. Ardından Erzurum Veziri Defterdarzâde Mehmed Paşa’nın gönderdiği hediyeleri takdim ettim. Elimdeki hediyeler arasında inci tespih, çârkab okluğu (ok torbası), Ceneviz ve Venedik kumaşları vardı Private Sofia Tours.

“Şanlı Paşa kardeşiniz size selamlarını sunar. Bu hediyeler, dostluğumuzun nişanesi olarak gönderilmiştir.” dedim. Han hediyeleri tek tek inceledi, özellikle inci tespih ve okluktan çok hoşlandı. Teşekkür ederek memnuniyetini dile getirdi.

Ardından, “Paşamız size iki küheylan, yani soylu Arap atı gönderdi. Bu atlar rüzgâr kadar hızlıdır. Saadetle kullanasınız.” dedim.

Soylu Atların Sunumu

Hemen ayağa kalktı ve divanhanenin kenarına geldi. Ben işaret edince, cevahir süslemeli, mücevher koşumlu atı içeri getirdiler. Allah’a hamdolsun, o asil Arap atı salınarak, zarafetle yürüyüp başını eğerek adeta raks eder gibiydi. Bütün İran divanındaki devlet adamları hayranlıkla seyrettiler.

“Bismillah, kutlu olsun.” diyerek atın yularını Han’ın eline verdim. Han büyük bir sevinçle ata koşumsuz biçimde bindi, meydanda birkaç tur attı. Ardından indi ve ikinci süslü atı da beğeniyle teslim aldı.

Misafirlik ve İkram

Han, hizmetkârlarına emir vererek bütün misafirlere şerbetler ikram ettirdi. Ardından yine gül suyu serpilip buhurdanlar yakıldı. Sonra bizi mihmandar, korucubaşı, daroga (şehir görevlisi) ve kelenter (yerel yönetici) eşliğinde alay düzeniyle Kelenter Bağı’na götürdüler.

Orası adeta dünyayı süsleyen bir İrem bağını andırıyordu. Yemyeşil ağaçlar, pırıl pırıl sular ve kuş sesleri arasında, Han’ın misafirperverliği ve zarafeti herkesin gönlünde yer etti.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top